24 Şubat 2012 Cuma

GÖÇEBELİK RUHUMUZA İŞLEMİŞ

uzunca bir zamandır annemdeyım,yine herzaman ki gıbı aslında,cok değişik bir sey değil bu beni tanıyanlar için.
kuzey'in hastalığının bahanesine sığınarak ve evinde sobalı oluşu düşünülerek ben bayadır buradayım...
hadi bana söleyin hiç mi evini özlemiyorsun diyin,hiç mi aramıyorsu,nasıl rahat ediyorsun diyin...
böyle evlilik hayatımı olur,anne evinden çıkınca bir daha gitsende rahat edemezsiniz diye muhabbetler açın bana,ama yaşamayan bilemez işte,herkesin kendine göre binbir çeşit derdi vardır mutlaka banada bu dert işte.
anlatsam kimse anlamaz zaten zamanı geliyor ben bile anlam veremıyorum...
biliyormusunuz gecen sene subat ayında yazdığım göçebe adlı yazımı okudum,hayatımda değişen hiç bir sey olmamış ne yazık bana.
göçebelik ruhumuza işlemiş diyorum ben ...
benim hep çantam hazırdır ,hep gidecek bir kapım ,kalacak bir yerim vardır...
benim hiç evim olmadı ...evimi özlerim ben ,düzenimi ararım diyen arkadaşlarıma gıpta ile bakıyorum...nasıl bir sey acaba???
benim doğam altı yıldır hiç alışık değil düzene...benden doğanda alışık değil işte,bazen kızıyorum ya ben bu cocuğa uyumuyor ,uykusu düzensiz,yemesi-içmesi düzensiz...
belli başlı alışkanlıkları yok,nasıl disiplin edebilirim acaba diyorum ya...
bence bunların hepsinin tek sorumlusu benım kendime ait bir düzenimin olmayışı,binbir hevesle yaptığım çocuk odası evde çürümeye mahkum edildi,emek verip karnım burnumda gezerek aldığım duvar kağıtları tek tek düştü,koli bandı ile tutduruldu...kuzey odasında daha bir kez bile uyumadı 24 saat...
benim yıllar evvel aldığım yemek odasının masası sizlere ömür oysa bir kere bile uzerınde yemek yemedik biz.
gecenlerde bir dokundum üç bacağı elimde kaldı,sevmiyorum o evi,sevmiyorum o cehennemi...
gecenlerde birisi sordu takıntı boyutuna getirdiğiniz bir düşünceniz ,isteğiniz var mı dedi...
var ne yazık ki var...
takıntı mı dersiniz ,saplantımı dersiniz siz koyun adını,kendimi bağdaştıramadığım bir kafesin içine soktuğum için depresyon tedavileri ilaçlar kullanılmış derecede bir baskın düşünce bu beynimde yer eden...
o evi değiştirmem gerekli ama tek başıma elimden gelen bir çözüm yok...
o kadar cok dile getiriyorum  ki artık koca kişisi bile umursamıyor beni,bir gün vazgeçicem ve artık sölemiycem diyor...
bir arada yaşamaktan nefret ediyorum,sadece yaşamış olmuş olmak için yaşamaktan...
bu yaşamak değil ki...
siz olsanız sevmediğiniz,mutlu olmadığınız,her gün ağladığınız nefret ettiğiniz bir dört duvar arasında yaşarken kendinize ve ailenize en önemlisi sizden ilgi bekleyen daha iki yaşında ki bebeğinize ne kadar verimli olabilirsiniz.???
bu yuzden kaçıyorum ,bu yüzden ben böyle göçebeyim işte...
bu yüzden rahat bir yatak daima batar bana,buyüzden kuzey beşikte uyumaz koltuk dururken...
düzenli bir hayatım olsun isterdim bende oysa her kadın gibi ,her anne gibi...
mutfağımda şarkılar mırıldanarak yemekler yapmak isterdim,sahiplenmek isterdim benim tabağım,tencerem,dolabım ,halım,yatağım diye...
benimde misafirlerim ve komşularım olsaydı ne olurdu acaba... kendimi hep eksik hayatlarda tamamladım,varolmayan düşler kurdum durdum...
içimde kapanmayacak bir yara biliyorum...
ve kendi kendime söz veriyorum burada,gecen subat yazmıştım uzerınden bir kış geçti yine yazıyorum ama gelecek kış bunu yazmıycam...
ne pahasına olursa olsun,cok canımı yaksada,yaramı kanatsada,yapamam ,desemde olacak...
kendim için oğlum için onu daha sağlıklı büyütmek için yapmak zorundayım...
artık sürekli gezer modda olmak istemiyorum anneme ıkı ıc saat misafir gibi gelip gitmek istiyorum...
hayatımda değişmesi asla yasaklanmış kurallarımı siliyorum artık...
bu zamana kadar benı sevmediğim bir hayatı yaşamaya mahkum edenleri ise Allaha havale ediyorum...isterdim ki hep güzel seyler yazayım ama hayat kadar gercek işte yaşadıklarımız...
insanız ve yaşıyoruz...

5 yorum:

Filiz dedi ki...

valla bende annemin evinde hiç rahatsız hissetmem kendimi, ohh nede olsa anacığımın evi :)

Limon çiçekleri dedi ki...

Canım benim üzüldüm şimd ama bir yerden başlamalısın.sorun senin eşyalarının dökülmesi değil,sorun evinin sobalı oluşu değil..Eğer mutlu olsaydın onlarıda çok severdin eminim.Kuzeyi düşün kendini düşün.Bir anne ve bir kadın olarak durumunu anlıyor ve Allah yardımcın olsun diyorum.Çok daha depresif bir duruma girmeden bir çözüm yolu bulmalısın.Naçizane destek olmak istedim.Öpüyorum.

özgekuzey dedi ki...

filiz:vallahi bende genellikle öle düşünürüm ama fazla kalınca işler değişiyor işte:)

limon çiçekleri:cok tesekkur ederım desteğin için tatlım,gercekten

özge dedi ki...

ay biz hep evimizdeyiz benim oğllum daha 3 saat uyumadı aralıksız 18 aylık:)yatağında hiç yatmadı mesela,hiiiiç üzülme bence bunları önemi olan oğlunla birlikte olman her yer cennet size

yok dedi ki...

ev ortamı benim için de cok önemli öZGECİM...tüm bayanlar anneler eşler için de öledir bence..iç huzurun yansımasıdır insanın evi...tez zaman da tatlı bi dille eşini ikna edersin umarım...